Kayıtlar

2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Değişik

merhaba. bir de yaza merhaba. ve tabi yazı eşsiz kılan denize, yakan güneşe, acımasız ve bir o kadarda kalleş rüzgara da merhaba dememek doğru olmaz. Çünkü bunlardır yazı eşsiz yapan. merhaba hepsine! Sıradan bir cumartesi gününü sıradan olmaktan kurtarıp, ender yaptığım şeylerden biri olan okumayı seçtim..bir gün öncesinden planlamıştım aslında yapacağım işi. Sabah 10 kahvaltısından sonra okumaya koyuldum. Beklemezdim kendimi kitabın sayfalarına kaptırıp delicesine okumayı. Bu durumu biraz ötede olan telefonun titreşimiyle kafamı kitaptan kaldırıp telefon ekranına bakacağım o küçücük zaman diliminde, gözümün kitabın sol üst köşesine ilişmesi ile fark ettim. O küçük an içinde şaşırmıştım böylesine uzun okuyacağıma. Ardından şiddetle titreyen telefonu açtım. Arayan arkadaşımdı. Birlikte bir şeyler yapabileceğimizi sordu ve sorusunun cevabını alamadan bir başka ses “n’aber kanka? geçen boş mesajına cevap atamadım kusura bakma” dedi. Bu da bir diğer arkadaşımdı. Biraz konuştuktan sonra

Zaman geçerken

Deniz olup dalgalanırken, Kuş olup havalanırken, Zaman gelip geçerken, Bilemez, göremez ve duyamazsın. Ruhun seni büyütürken, Alıp uzaklara götürürken, Tam büyüdüm derken, Bilemez, göremez ve duyamazsın. Bir an için olsun düşünürken, Küçük bir elde üşürken, Bir neden için oldun üzülürken, Bilemez, göremez ve duyamazsın. Hayat devam ederken, Birden bir şey erkenden, Değişip gelişirken senden, Bilemez, göremez ve duyamazsın. Bir duygudur hissederken, Bir an'dır yaşarken, Bilirsin henüz erken, Oysa ki severken, Bilemez, göremez ve duyamazsın. C. / 22.11.07

Değer

Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer, Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın. Bir gün yalan söyleyeceksen eğer, Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.

Kimseye anlatmadım ki

sev beni sar beni bir tek kötü sözün sarsar beni bilinmez denizlerin kuytu koylarında bul beni bil beni al beni bu saçmasapanlıktan kurtar beni uykusuz gecelerin gizli örtüsünden çıkar beni ben bunları kimseye anlatmadım kendimle bile konuşmadım ben bunları kimseye anlatmadım bir tek sen duy diye, sen bil diye, sen anla diye sor beni bul beni sessiz şarkılarda çal beni bulutlar ülkesinden kuru topraklara indir beni sez beni yaz beni karmakarışıklığımdan çöz beni birikmiş tortuların kirli sularından süz beni ben bunları kimseye anlatmadım kendimle bile konuşmadım ben bunları kimseye anlatmadım bir tek sen duy diye sen bil diye sen anla diye

Bir kadını ağlatmak

Bir kadını ağlatmak çok zor değildir aslında. Kadınlar her şeye ağlayabilir; bir filme, bir şarkıya, bir yazıya… En az erkekler kadar yani! Ama bir kadını yürekten ağlatmak zordur. Eğer bir kadın yürekten ağlıyorsa, ağlatan onun yüreğine ulaşmış demektir.Ama o yüreğin değerini bilememiş olacak ki ağlatan, gözünü bile kırpmadan teker teker batırır iğnelerini yüreğe! İşte o zaman koca bir yumruk gelir oturur boğazına kadının. Yutkunamaz, nefes alamaz; çünkü o koca yumruk canını çok acıtır. Gözleri buğulanır kadının sonra. Ağlamayacağım, der içinden. Ama engel olamaz işte. Çünkü yüreğine ulaşmıştır birileri ve iğneler saplamaktadır.. Bu acıya ne kadar karşı koyabilir ki bir kadın. İnce ince süzülür yaşlar gözünden; önce birkaç damla, sonra bir yağmur seli… Ve kadın ağlar; hem de çok! Sanmayın ki gidene ağlar kadın! Gidenin giderken koparttığı yerdir onu ağlatan, orada bıraktığı yaradır. O yaranın hiç kapanmayacağını, kapansa bile izinin kalacağını bilir kadın; o yüzden ağlar. Ama bil